30 Haziran 2009 Salı

Anne Schopenhauer'in mektupları ve oğlunun aforizmaları


Evet, Genç Arthur'un babasının vefatından sonra çoşan, kendini bir oraya bir buraya atan, kitaplar yazan, house partyler veren, Goethe'yle fingirdeşen annesi Johanna Schopenhauer'in oğluna yazdığı mektuplardan aralarındaki ilişkiyi sonsuza dek bitiren mektuplar elimize ulaştı. İşte onlar ve Arthur Schopenhauer'in aforizmaları:


"...Yaradılışını biliyorum... sinir bozucu ve dayanılmazsın ve seninle yaşamak bana çok zor geliyor. Bütün iyi özelliklerin süper-akıllılığınla kararıyor ve böylece dünya için işe yaramaz hale geliyor ...kendin hariç herkeste kusur buluyorsun...bu yüzden etrafındaki insanları üzüyorsun -hiç kimse böyle zorlayıcı bir tavırla düzelmek ya da aydınlanmak şstemez, hele ki senin gibi hala önemsiz olan biri tarafından. Kimse bu kadar çok kişisel zayıflığı olan biri tarafından eleştirilmeye dayanamaz, özellikle küçümseyici tarzın, en küçük bir hata olasılığından bile şüphelenmeden kehanette bulunurcasına şöyle şöyle diye ısrar etmen.

Bundan daha az kendin olsan ancak gülünç olurdun, ama şimdi ki halinle çok sinir bozucusun... Diğer binlerce öğrenci gibi Gotha'da yaşayıp öğrenim görebilirdin... ama bunu istemedin ve atıldın... Senin olmak istediğin gibi edebi dergi olmak sıkıcı, iğrenç bir şey, çünkü insan onun sayfalarını basılı olduğu bir dergiye yapabildiği gibi atlayamıyor ya da süprüntüyü yaptığı gibi sobanın arkasına fırlatamıyor."


"Galiba ne istediğimi ve olaylar hakkında ne hissettiğimi sana açıkça söylemek en akıllıca şey olacak, böylece en başından birbirimizi iyi anlayabiliriz. Sana çok düşkün olduğumdan hiçbir kuşkun yoktur herhalde. Bunu sana kanıtladım ve yaşadığım sürece de kanıtlayacağım. Senin mutlu olduğunu bilmek benim mutluluğum için gerekli ama buna tanık olmam gerekmiyor. Sana her zaman seninle birlikte yaşamanın çok zor olduğunu söyledim... Seni daha iyi tanıdıkça bunu daha güçlü bir şekilde hissediyorum.

Bunu senden saklamayacağım: sen olduğun gibi kaldığın sürece senin yakınında olmaktansa her türlü fedakarlığı yapmayı tercih ederim... Beni en fazla tiksindiren şey yüreğinde değil; senin dışında, içinde değil. Fikirlerinde, yargılarında, alışkanlıklarında; bir anlamda üzerinde anlaştığımız dış dünyayla ilgili bir şey yok.

Bak, sevgili Artur, beni bir kaç günlüğüne de olsa her ziyaret edişinde hiç yoktan şiddetli olaylar çıktı ve her seferinde ben ancak sen gittikten sonra yeniden nefes alabildim, çünkü senin varlığın, kaçınılmaz şeyler konusundaki yakınmaların, asık suratın, ifade ettiğin garip fikirlerin... -bütün bunlar benim canımı sıkıyor ve rahatsız ediyor, sana da yararı olmuyor."

" Seninle hangi koşullarda birlikte olmak istediğime kulak ver: pansiyonunda evindesin, benim evimde... evle ilgili düzenlemelere karışmayan bir konuksun. Her gün saat birde gelip üçte gideceksin, sonra seni bütün gün boyunca bir daha görmeyeceğim, eğer istersen salon günlerime ve o iki akşam verdğim yemeklere katılabilirsin , ama ancak o yorucu, beni sinir eden tartışmalara ara verirsen... Gün içinde seninle ilgili bilmem gereken her şeyi bana anlatabilirsin, geri kalan zamanda kendi başının çaresine kendin bakmalısın. Kendi eğlencem pahasına seni eğlendiremem. Bu kadar yeter, artık isteklerimi biliyorsun ve umarım annelik ilgimin ve sevgimin bedelini bana karşı gelerek ödemezsin"

" Dün annene karşı sergilediğin uygunsuz davranıştan sonra gürültüyle çarptığın kapı artık ikimizin arasında sonsuza dek kapalı kalacak. Sayfiyeye gidiyorum ve senin gittiğini öğrenene kadar da geri dönmeyeceğim. Bir annenin kalbinin nasıl olduğunu bilmiyorsun - ne kadar duygulu bir şekilde severse, bir zamanlar sevilen elden gelen her darbeyi o kadar acı dolu bir şekilde hisseder. Sen kendini benden kopardın; güvensizliğin, hayatıma ve arkadaş seçimime yönelttiğin eleştirilerin, bana karşı keyfi davranışların, cinsiyetimi küçümsemen, mutluluğuma katkıda bulunmak istememen, açgözlülüğün -bu ve daha pek çokları bana kötü görünmene neden oluyor... Ben ölmüş olsaydım ve babanla uğraşmak zorunda kalsaydın onu da eğitmeye cesaret eder miydin? Yoksa onun hayatını, arkadaşlarını da kontrol etmeye çalışır mıydın? Ben ondan daha mı değersizim? O senin için benden fazla şey mi yaptı? Seni benden daha mı çok sevdi? Benim sana karşı olan görevlerim sona erdi. Kendi yoluna git. Artık seninle ilgili bir bağım olmasını istemiyorum. Adresini bırak, ama bana yazma, bundan sonra senden gelen mektupları ne okuyacak ne de cevaplayacağım... artık her şey bitti... Beni çok incittin. Yaşa ve olabildiğin kadar mutlu ol.

Ve bu mektuptan sonra Johanna Schopenhauer 25 yıl daha yaşadı ama bir daha oğluyla hiç görüşmediler.




- Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker. Nhai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsakta olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.

- Cinsel birleşmedeki esrime hali. İşte bu! Her şeyin gerçek özü ve nüvesi bu, varoluşun amacı ve hedefi.

- Hayat berbat bir şeydir. Hayatımı onu düşünerek geçirmeye karar verdim.

- Yetenek başkalarının ulaşamadığı hedefi vuran nişancı gibidir; dahi ise başkalarının göremediği bir hedefi vuran bir nişancı.

- Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır.

- Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır.

- Eğer hayat küçük ayrıntılarıyla bakacak olursak ne kadar gülünç görünür. Mikroskopta görülen bir su damlası gibidir, tek hücrelilerle kaynayan tek bir damla. Telaşla koşuşturup birbirleriyle mücadele etmelerine nasıl güleriz. İster bu su damlasında isterse insan hayatının küçük süresi içinde olsun bu korkunç etkinlikler komik bir etki yaratıyor.

- Her şey dinin yanında: vahiy, kehanetler, hükümetin koruması, en yüksek değer ve tanınmışlık... ve hepsinden öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görünmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık.

- İleriyi önceden görebilseydik, çocukların ölüme değil, hayata mahkum olan, ama henüz cezaların ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar bilinçsiz olan masum mahkumlar olduğunu görebilirdik. Yine de her insan ileri yaşlara... " bugün kötü ve her gün daha da kötüleşecek, ta ki en kötüsü olana kadar" denebilecek bir hayat durumuna ulaşmak ister.

- Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp Cennet.

- En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söyleyebiliriz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.

- Krallar taçlarını ve asalarını geride bıraktılar, kahramanlar da silahlarını. Ama aralarındaki, görkemlilikleri dışlarına taşan, bunu dışarıdaki şeylerden almayan büyük insanlar, büyüklüklerini yanlarında götürürler.

- İnsanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan yanlarından geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Ve böylece umutlarla kandırılıan insan ölümün kollarına koşar.

- Üstün, nadir bulunan zekaya sahip insanlar yalnızca yararlı olan bir işe girmeye zorlandıklarında en güzel resimlerle süslenip sonra da mutfak kabı olarak kullanılan değerli bir vazoya benzer.

- İnsanın somut olarak yaşadığı hayatın yanı sıra her zaman soyut olarak ikinci bir hayat yaşaması dikkate değer ve önemlidir... sakince enine boyuna düşünme alanında önceden onu tamamen ele geçiren ve yoğun bir şekilde etkileyen şeyler soğuk, renksiz ve uzak görünür; o yalnızca bir seyirci ve gözlemcidir.

- Kısa boylu, dar omuzlu, geniş kalcalı ve kısa bacaklı bir cinse ‘güzel olan’ demek, ancak cinsel dürtüleri tarafından yönlendirilen erkek bir beynin ürünü olabilir: kadının tüm ‘güzelliği’ ancak bu cinsel dürtüde mevcuttur. kadını ‘güzel olan’ yerine ‘estetik olmayan’ olarak tanımlamak daha haklı bir betimleme olurdu.

- Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir.

- Hiçbir şey onu telaşlandırıp heyecanlandıramaz artık. Bizi dünyaya bağlayan ve bizi (kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı için ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: o hepsini kesip paramparça etti. Gülümseyerek geriye, şu anda oyunun sonuna gelmiş bir satranç oyuncusu gibi kayıtsızca önünde duran bu dünyanın düşsel görüntüler geçidine bakıyor.

- Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.

- Gençliğimizdeki neşelilik ve karamsarlığa kapılmama hali, kısmen hayat tepesine tırmanıyor ve tepenin öteki tarafındaki ölümü görmüyor olduğumuz gerçeğine dayanır.

- Seks, çerçöpüyle izinsiz içeri girmekte, devlet adamlarının müzakerelerine ve alimlerin araştırmalarına müdahale etmekte tereddüt etmez. Her gün en değerli ilişkileri mahveder. Daha önce onurlu ve dimdik olan insanların vicdanlarını çalar.

- Sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim eserim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. Sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir.

- Eğer dalavericilerin oyuncağı ve soytarıların maskarası olmak istemiyorsak, ilk kural içine kapanık ve ulaşılmaz olmaktır.

- Otuz yaşıma gelene kadar öyle olmayan yaratıklara eşitimmiş gibi davranmaktan bıkıp usandım. Bir kedi genç olduğu sürece kağıt toplarla oynar, çünkü onları canlı ve kendine benzer bir şey olarak görür. İnsan denen iki ayaklı hayvanlar da benim için aynı şeyi ifade ediyor.

- Düşmanının bilmemesi gerekeni dostuna söyleme

- Bütün kişisel ilişkilere sır gibi bak ve yakın arkadaşlarınla bile tam bir yabancı gibi kal... Çünkü koşullar değişince bizim hakkımızda bildiği en zararsız şeyler bile bizim zararımıza olabilir.

- Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır; hiç bir şey söylememek ve hiç bir şeye inanmamak da öteki yarısı.

- Bir insanın karakterinin kötü yanlarını unutmak zor kazanılmış bir parayı sokağa atmak gibidir. Kendimizi aptalca tanıdıklardan ve aptalca arkadaşlıklardan korumalıyız.

- İnsanlarla uğraşmada üstünlüğe ulaşmanın tek yolu onlardan bağımsız olduğunuzu göstermenizdir.

- Önemsememek önemsenmeyi getirir.

- Bir insan hakkında gerçekten iyi şeyler düşünüyorsak bunu ondan bir suç gibi gizlemeliyiz.

- İnsanların oldukları gibi olmalarına izin vermek, olmadıkları şeyi kabul etmekten iyidir.

- Hareketlerimiz dışında asla öfke ve nefret göstermemeliyiz... yalnızca soğukkanlı hayvanlar zehirlidir.

- Kibar ve dostça davranarak insanları esnek ve itaatkar yapabilirsiniz: bu yüzden sıcaklık balmumu için neyse kibarlık da insan doğası için odur.

- İnsanları keyifli bir ruh haline sokmanın başınıza gelen kötü şeyi anlatmaktan veya kişisel bir zayıflığınızı açıklamaktan daha başka yolları da vardır.

- İsteklerimizi sınırlamalıyız, arzularımızı dşzginlemeli, öfkemizi bastırmalı, bireyin sahip olmaya değecek şeylerden yalnızca sınırlı bir paya erişebileceği gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız.

- Dikensiz gül yoktur ama gülsüz pek çok diken vardır.

- İnsan başta hiç mutlu değildir, ama bütün hayatını kendisini mutlu edeceğini sandığı bir şeyin peşinde çabalayarak geçirir; nadiren amacına ulaşır, ulaştığında da yalnızca düş kırıklıklarıyla karşılaşır. Sonunda bir enkaz gibidir ve limana direkleri ve donanımları yok olmuş bir şekilde gelir. Ondan sonra da mutluluk ya da mutsuzluk aynıdır, çünkü hayatı içinde bulunduğu her dakika yok olan andan fazlası değildir ve şimdi de sona ermektedir.

- Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir. Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini. İkincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirlerine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar.

- Gerçek tekeşlilik tarafları nerede? Hepimiz anlık yaşıyoruz ve çoğumuz sürekli çok eşliyiz. Ve her erkek pek çok kadına ihtiyaç duyduğu için birden fazla kadını geçindirmesinin onun sorumlulğu olmasından daha adil bir şey olamaz. Bu durum kadını ikincil bir varlık olarak doğal ve gerçek konumuna indirecektir.

- Karşımızdakinin yalnızca kendi budalılığımız, kusurumuz ve kötülüğümüz olduğunu akıldan çıkarmayarak her insan budalalığına, kusurna ve kötülüğüne hoşgörülü bir şekilde yaklaşmalıyız.

- Her şey olmaya kalkan insan hiçbir şey olamaz.

- Pek çok erkek güzel bir yüzle baştan çıkar…doğa kadınları bütün güzellerini bir anda sergilemeye … ve ‘heyecan’ yaratmaya teşvik eder … ama doğa [kadınların] bitmek bilmez masraflar, çocuk sevgisi, inatçılık, dik başlılık, yaşlanmak ve birkaç yıldan sonra çirkinleşmek, aldatma, kocasını boynuzlamak, kapris, garip meraklar, histeri krizleri, cehennem ve şeytan gibi pek çok kötülüğü içinde barındırdığını gizler.
Bu yüzden evliliği gençlikten alınan ve yaşlılıkta ödenen bir borç olarak görüyorum…

- İnsanın içinde ne kadar çok şey var ise başkalarından o kadar az şey ister

- Yaşam sevgisinin yanında seks kendini bütün güdüler içinde en güçlü ve en aktif olanı şeklinde gösterir ve durmadan insanlığın daha genç kesiminin gücünün ve düşüncelerinin yarısını talep eder. Neredeyse bütün insani çabaların nihai hedefidir. En önemli ilişkiler üzerinde olumsuz bir etkisi vardır, en ciddi meşguliyetleri bozar ve bazen en büyük insan zihinlerini bir süre için şaşırtır... seks gerçekten bütün hareketlerin ve davranışların görünmez noktasıdır ve üzerine örtülen bütün örtülere rağmen her yerde başını uzatır. Savaşların kaynağıdır ve huzurun amacıdır ... tükenmek bilmez zeka kaynağı, bütün taşlamaların anahtarı, bütün gizemli imaların, bütün söylenmiş tekliflerin ve bütün kaçamak bakışların anlamıdır; gencin ve bazen de yaşlının meditasyonudur, bakire olmayanın her an düşündüğü şeydir ve bakirenin bütün iradesine karşı sürekli tekrarlanan hayalidir.

- Sahip olduğumuz şeyler çoğu kez bize sahip olmaya başlar.

- Sağduyulular zevke değil, acısızlığa ulaşmaya çabalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder